ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 219
Yazar: D. Mehmet Doğan
"OSMANLI KADIN"DAN "CUMHURİYET KADINI"NA
100. MARŞI ÜZERİNE“Osmanlı kadın”dan “Cumhuriyet kadını”na! yahut kantocu Şamram’dan Cumhuriyet kadınına ders!
 
Son zamanlarda “cumhuriyet kadını”nın lafı çok edilmeye başlandı. Cumhuriyet kadını lafları ne zaman ortalığa dökülür?

Ekseriya dinî değerlere bağlı kadınlar, başörtülü kızlar “cumhuriyet kadınları”nın tepkisine, hatta saldırısına yol açar. Böyle kadınlarla karşılaşınca “cumhuriyet kadınları”nda bir can sıkıntısı, bir ürperti, hatta daha ötesi bir tiksinti başlar. Ellerinden gelse, örtünen kadınları bir kaşık suda boğmaya kalkışırlar.

Türkiye’nin büyük kesimini temsil eden kadınlar “cumhuriyet kadınları”nın varlıklarına tehdit olarak algılanır.

“Cumhuriyet kadını” tarifine buradan başlamak gerekir. Bu tarife girişmeden önce, Türkiye’de büyük çoğunluğun “cumhuriyet kadını” olmak gibi bir derdi olmadığını belirtmekte fayda var. Türk kadını, Türkiye kadını, Anadolu kadını…gibi nitelemelerin bütünü ifadede daha kapsayıcı olduğu ortada. Kendini bu nitelemelerden ayıranlar olabilir. İşte “cumhuriyet kadını” bu ayırımcıların en belli başlısıdır.

Piyasaya yansıdığı kadarıyla “cumhuriyet kadını” cumhuriyet ideolojisini benimseyen ve bunu kendi kafasına göre, hayata geçirmek isteyen kadındır. Burada ideolojinin çok basit şekilde kavrandığı görülmektedir. Resmî ideolojinin Osmanlı karşıtı muhtevası, bilhassa bunun kadınlarla ilgili vurguları bu tür kadınlarca abartılı şekilde benimsenmiş görünüyor. Böylece, bu zihniyete sahip olanlarda “Atatürk ilkeleri”ni kadınlara zorla benimsetmek yönünde bir baskıcılık hissediliyor.

Bu anlayışa göre, örtünmek cumhuriyeti ihlal eder, soyunmakta ise sınır yoktur! Bu zihniyet memleketi teşhircilik cumhuriyeti haline getirdi.

Cumhuriyet’ten sonra Türkiye’de kadınlar açısından neler değişti?

Bu hususla ilgili inkılâp tarihleri veya resmî ideolojiyi benimsemiş yazarların ifadeleri utanç vericidir, en ufak ahlak kırıntısından yoksundur ve bu hükme asla hissiyatla varılmamıştır.

Bunlara göre, Türkiye’de kadınlar ancak Cumhuriyet’ten sonra adam yerine konulmuştur! Bu şapşalların Mustafa Kemal’in hayatı ile ilgili anlatılanları dahi doğru dürüst anlayamadıkları söylenebilir. Küçük Mustafa önce annesinin arzusu üzerine, Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebine devam eder, sonra babası onu Şemsi Efendi mektebine yazdırır.

Birincisi, gelenekli Osmanlı sıbyan mektebidir. Bu mektepler bütün mahallelerde vardır. Burada mahallenin çocuklarına 4-6 yaş arası, Kur’an, okuma-yazma ve temel hesap işlemleri öğretilir. Daha sonra, çocuklar medreseye veya Tanzimat’tan sonra açılan rüşdiye benzeri orta öğretim kurumlarına devam ederler.

Şunu söyleyebiliriz: Cami olan her yerde sıbyan/mahalle mektebi vardır. Eğer ayrı bir mekân yoksa, öğretim camide yapılır. Bu yüzden Osmanlıda okuryazarlığın çok yaygın olduğunu söylemek mümkündür. Tahminimize göre, Tanzimat sonrası okur yazarlar sadece modern mekteplerle ilgili sayılmıştır, mahalle mektebinin okur yazarları istatistiklere dahil edilmemiştir. Bu söylediğimiz aklı fikri olanlar içindir. Osmanlı ülkesinde Müslüman nüfusun bulunduğu her yerde cami vardır, hoca-imam vardır veya halkdan biri imamlık vazifesini ifa eder. Bu aynı zamanda çocuklara okuma yazma öğretmeyi üstlenen bir kişinin olduğu anlamına gelir.

Sıbyan mektebine kız ve erkek çocuklar birlikte gider.

Tanzimat sonrası yeni öğretim sistemi kurulurken kızlar için de mektepler açılmıştır. İstanbul Sultanahmet’te ilk kız rüştiyesi 1859’da tedrisata başlar.

            Abdülhamid maarifi!

Birçok konuda olduğu gibi Osmanlı öğretim sistemini yaygınlaştırma konusunda en mühim isim, Sultan 2. Abdülhamid’dir. Cumhuriyet’in övündüğü bütün modernlikle ilgili işler onun zamanında başlatılmış veya bir noktaya vardırılmıştı. Hatta bazı hususlarda Cumhuriyet onun seviyesini koruyamamış, hızını yakalayamamıştır.

            Kadın hakları cumhuriyetin tekelinde mi?

Cumhuriyet kadın hakları konusunda kendisine rakip tanımaz. Cumhuriyet milattır, kadınlar için öncesi yoktur! Propaganda bu yöndedir. Cumhuriyetin kadın hakları konusunda yaptıkları büyük abartılarla propaganda edilir. Kadınların eğitimde, sosyal hayatta ve siyasetde rol sahibi olmaları Cumhuriyet’e bağlanarak övülür. Bunlar için başlangıç gerçekten Cumhuriyet midir? Cumhuriyet neden kadın hakları vurgusunu üst seviyede yapar?

Kız çocuklarının eğitim ve öğretimi konusunda milat Cumhuriyet dönemi değildir. Abdülhamid döneminde modern öğretim sistemi içinde çok sayıda kız okulu açılmıştır. Abdüllatif Subhi Paşa ilk defa bir kız sanat okulu açma konusunda tereddüt gösterince Sultan Abdülhamid’in, "ben arkandayım” teşviki ile sonuca ulaşmıştır.

            Oryantalist tezler hareket noktası

Cumhuriyet neden çok “kadın hakları” vurgusu yapar? Bu oryantalistik bir tutumdur. Batılılar, İslâmın kadını geri plana ittiğini, eve (veya hareme) hapsettiğini, cahil bıraktığını öne sürmüştür. Bu oryantalist tezleri hareket noktası yaparak Cumhuriyet’in İslâm karşıtı mücadelesinde kadınları devrimci bir güç olarak devreye sokmak istediği, bunda da belli ölçüde başarı kazandığı söylenebilir.

Bu ideolojik yaklaşım, Osmanlı kadınından farklı bir “cumhuriyet kadını” profili oluşturma programı ile ilgilidir. Kadınların sosyal hayata katılması bir yana, tesettürden çıkması, daha doğrusu açılması, bu programın en görünür tarafıdır. Bunun için birtakım uygulamalarla sonuç alınmaya çalışılmıştır. Okullarda-iş hayatında tesettürün yasaklanması, kadın erkek ayrı plajları (deniz hamamları) bir yana bırakılarak karışık plajların yaygınlaştırılması, buralara gitmenin bir ilerilik göstergesi olarak sunulması, güzellik kraliçeliği yarışmaları, kadınlar arası yüzme yarışmaları…

Övündüğü şeye bak: “Türk kızlarından da bar artistleri yetişiyor”

Cumhuriyetin kadın projesinde bir ahlakî çerçeve aramak boşunadır. Kültürümüzün ahlakî zemini Müslümanlıktır. Bu zeminden ayrılmak ise, Cumhuriyet ideolojisinin esasıdır. Cumhuriyet’in 10. yıldönümünde kamuoyunu meşgul eden meselelerden biri de yabancı uyruklu kişilerin çalışma hayatındaki varlığıdır. Bunların ekserisi Yunanistan’a mübadele ile gönderilen, fakat dönüp İstanbul’da çalışan Rumlardır. Vakit gazetesinin 14.1.1933 nüshasında konuyla ilgili haberin başlığı Ecnebi (yabancı) işçilere yol göründü” şeklindedir. Habere göre, “yalnız İstanbuldan 3000 ecnebi işini bırakacak”tır. Bunların içinde her çeşit meslek sahibi vardır, elbette süfli işlerde çalışanlar da. İstanbul barlarında çalışan Rum ve diğer yabancı kadınların açığının nasıl kapatılacağı da haberde açıklanmıştır: “Yavaş yavaş Türk kızlarından da bar artistleri yetişiyor!”

         Ermeni kantocu Şamram Hanım’dan “Cumhuriyet kadını”na ders!

Vakit gazetesi 57 yaşında hâlâ sahneye çıkan meşhur kantocu Şamram hanımla bir konuşma yapar. Cumhuriyetin 10. yılıdır. Bu konuşmada Şamram Hanım sahneye çıkışını, teyze kızı yine meşhur kantocu Peruz’la ilişkilerini anlatır. İkinci gün, 35 seneden beri şarkı söyliyen bu 57 yaşındaki kadının hayatı” başlığı altında Cumhuriyet öncesi sahne hayatı üzerinde durulur. Şamram hanımın ifadelerinde o güne ve bugüne ibretlik sözler vardır.

“- Eski sahne ile yeni sahne eski seyirci ile yeni seyirci arasında ne farklar görüyorsunuz?”

“- Eski müşteri ve eski sahne mi? Ah evet o vakitler sahnede böyle açık saçık giyinemezdik. Bileklerimize kadar inen ten fanilaları giyer de sahneye öyle çıkardık. Sonra istediğimiz sözleri de söyliyemezdik. Seyirciler de ayrı ayrı otururlardı. Hanım efendilerimiz kafesler arkasında seyrederlerdi. Biraz açık telakki edilen şarkılar yasak ediliverirdi. Ama açıksaçık kadınlarımız olmaz mıydı diyeceksiniz, tabiî olurdu. Doğrusu bu meslekte bence alnını açarak gezenler biraz az bulunur. Fakat böyle kadınlar ciddi murakabe altında tutulurdu. Bir kadın oyuncunun bir locaya birkaç kere bakması bile dikkati celbeder, memur gelip kendisine bu hareketinin sebebini sorardı. Bu yüzden oyundan menedilen kadınlar bile vardı.

Şamram Hanım, eski dönemle ilgili şikâyetvari konuşmamaktadır. Fakat iş oraya doğru gittiği için “Fakat şimdi elhamdülillah hür ve serbestiz.” der. bunun üzerine gazeteci:

- Kadın artistlerin sahnede çok açılıp saçılmalarını kendileri için faydalı mı bulursunuz? sorusunu sorar. Bu soru üzerine Şamram hanım gevrek gevrek güler ve şunları söyler:

“- Bence sahne kadınlarının biraz kapalı kıyafeti daha iyiydi. Çünkü daha ziyade merak ve alâka uyandırırdı. Allah sizi inandır­sın, kibarların ısrarına rağmen kendilerine sokulamazdık. Kendilerile konuşamazdık. Çok sürünemez, sokakta gezemezdik. Tiyatro paydos olunca kadınlar kapıdan arabaya binerler ve evlerine böyle giderlerdi. Fakat o kadar rağbet ve alâka uyandırırlardı ki kapının üstünde kadın erek birçok seyirciler birikir, bizi yakından görmiye uğraşırlardı. Şimdi o tat kalmadı. Ben şimdi bazı câhil tazelerimize nasihat ediyorum "Sahnede ağır durursanız, ciddi olursanız daha kazanırsınız, biz de Meryem ananın kızı değildik ya.. diyorum ama, zamane kızları dinlemiyorlar ki!”

- Yeni yetişen kadınlarda neler görüyorsunuz? Şamram hanım tekrar güldü; yerin den kalktı ve parmaklarını şıkırdatarak oynar bir vaziyet gösterdi, dedi ki:

-İşte şunları görüyorum!

Birçoklararı havaî meşrep Çocuklar. Hiçbirisi rollerimizi ezberleyelim, iyi oynıyalım diye hiç gayret göstermiyorlar...Bazı filmlere bakıyorum da şaşıyorum. Çünkü beğenmiyorum. Gerçi ben, bir şey değilim, estağfirullah evlatçığım ama…İçimde cevher var, ben olsaydım daha iyi oynardım gibi geliyor. Ama ne yapalım biz anamınızın karnından acele doğmuşuz. Kader böyleymiş. Ama gene Türklerimiz bu yaştaki kadını da taltif ediyor, alkışlıyor. Doğrusu teşekkürden acizim. Hem vallahi, billahi, tallahi ciddi söylüyorum. Bu kadar genç ortasında hâlâ bize teveccühlerini muhafaza ediyorlar.” (Vakit, 3-4 Şubat 1933)

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: D. Mehmet Doğan
10-09-23
E mail: tyb.org.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
"OSMANLI KADIN"DAN "CUMHURİYET KADINI"NA
Online Kişi: 13
Bu Gün: 329 || Bu Ay: 10.225 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.285 || Toplam Tıklanma: 52.190.694